Bungee Jumping Yapmak
( tarihinde yayınlandı)Bungee Jumping, adrenalinin en yüksek düzeyde yaşandığı bir aktivitedir. Bilmeyenler için bungee jumpingi tek cümleyle açıklayalım: Ayağınızdan bağlandıktan sonra yüksek bir yerden atlamak.
Bungee jumping için artık eskisi kadar az seçenek yok. Büyükşehirlerin neredeyse tamamında bu aktivite bir şekilde yapılıyor. Genelde üniversitelerin bahar şenliklerinde vinçten atlanarak yapılıyor. Atlama yüksekliği otuz metreden kırk beş veya yetmiş metreye kadar ulaşabiliyor. Yüksekliği kabaca hesaplamanız için örnekleyeyim, evlerin zemin ve tavan arasındaki yükseklik iki buçuk metre ile üç metre arasında değişir.
Kör olmanın bungee jumpinge tek bir faydası var o da yerden yükseldikçe mesafeyi görüp tırsmıyorsunuz. Bu aktivitede yukarı çıkan kişi sayısı ile atlayan kişi arasında bir dengesizlik vardır. Çünkü çoğu kişi tepeye çıkınca vazgeçer. Yukarı çıktığınızda ayak bileklerinizden lastikimsi bir iple bağlanıyorsunuz. Paket lastikleri olur ya? İşte o lastiklerden yüzlercesinin bir araya gelerek bir halat oluşturulduğunu düşünün. Bu halat güvenli bir biçimde size bağlanıyor. Bu konuda farklı yöntemler bulunuyor. Kimi yerde ayak bilekleri çevresine kimi yerlerde ayak bilekleri ve bel çevresine kimi yerlerde ise bir tulum gibi giyilebilen bir kıyafetteki özel alana bağlanıyor. Tabii atlayış öncesinde tartılıyorsunuz. Böylece bağlanan ipin esneme payı hesaplanıyor ve atladığınızda kafa üstü yere çakılmanız engelleniyor.
Size bağlanan lastikimsi halat atlayış yaptığınız yerdeki rüzgâra ve diğer etkenlere göre ya serbest bırakılıyor ya da bir makinedan salınıyor. Yani şu şekilde anlatayım, size ipi bağladıktan sonra serbest düşüş yapacağınız otuz metrelik ip de ya binçten aşağı sarkıtılıyor ya da vinçin tepesindeki bir makaraya sarılı oluyor. Siz atladığınız anda makaradaki ip boşalıyor. Serbest düşüşte ip aniden gerilmiyor. Yani belinizin küt diye kırılma olasılığı veya bacağınızın yerinden çıkma ihtimali bulunmuyor. Düşüş hızınız vücudunuzun ağırlığına göre değişiyor.
Eğer matematiğiniz iyiyse vücut ağırlığınızı Einstein emminin teorisine uygun şekilde formüle ederek düşüş hızınızı bulabilirsiniz. Ben tam emin olmasam da muhtemelen vücut ağırlığınıza yakın bir hızla düşüyorsunuz. İpin esnememiş olan uzunluğu tükenene kadar aynı hızda düşmeye devam ediyorsunuz. Esneme başladığı anda ise gerilen ip sizin hızınızı düşüren bir etkene dönüşüyor. Seksen km hızla düşerken 75'e 70'e 65'e gibi kademe kademe yavaşlıyorsunuz. Peki ya sonra?
hah, işte sonra dünyanız ters düz oluyor. Çünkü sizi yavaşlatan bir etkene dönüşen lastikimsi ip esneyebileceği en son noktaya ulaştığında bu sefer çekici bir etkene dönüşüyor ve yukarı doğru vücudunuzun ağırlığının yaklaşık yüzde atmışı kadar bir hızla tekrar çıkıyorsunuz. Ve tabii ipin çekmesiyle oluşan ivme tükendiğinde tekrar serbest düşüş yapıyorsunuz. Ve bu olay ortalama 4-5 kez tekrarlanıyor. Ve en sonunda artık ipin esneyecek veya yukarı çekecek bir hâli kalmadığında sizi genelde aşağı zemine sarkıtıyorlar.
"Bungee Jumping ne kadar güvenli?" sorusuna gelelim. Ben Antalya'da yaşıyorum. Yamaç paraşütü yaparken düşüp boynunu kıranı, tekne paraşütü yaparken kayışların kopması yüzünden suya çakılıp öleni, rafting yaparken boğulup ölen kişilerin haberlerini gazetelerde okudum. Ama bugüne kadar hiç bungee jumping yaparken kafa üstü çakılıp ölen bir kişinin haberini okumadım.
Açıkçası atlayışın insana verdiği hissi anlatmak oldukça güç. Vince veya kuleye çıkarken artmaya başlayan adrenalin ayaklarınızdan bağlanırken ve atlama platformuna geldiğiniz anda tavan yapıyor. O an güvende olduğunuzu bilmenize rağmen çok ince bir çizgi
üstünde olduğunuzu hissediyorsunuz. Rüzgârın şiddeti de açıkçası insanı oldukça ürkütüyor. Gören kişiler o anda genelde aşağı bakamıyor. Kendinizi hazır hissettiğinizdeyse kendinizi boşluğa bırakıyorsunuz. İnanılmaz bir heyecan ve kalp atışı ile o an insan hiçliği resmen hissediyor. Çok kısa bir süre için hiçbir şeyin önemi kalmıyor. Aşağıya ilk düştüğünüzde içinizde oluşan boşluk duygusu bir an sizi ters düz ediyor. Hani uçaklar kalkarken ani bir boşluk oluşur ya içinizde? Benzer bir his uyanıyor. Zemine yaklaşırken ipin gerildiğini hissediyorsunuz. İkinci kez yükselirken durum atlama anından daha garip oluyor. İnsan vücudundaki dengeyi iç kulaktaki bir sıvı sağlar. Başınızı aniden çevirdiğinzde ya da benzer bir durumda başınızın fırıl fırıl dönme nedeni de budur. Hatta semazenler, dönerken başlarını bu yüzden kırk beş derece açıyla eğik tutarlar. Bu sayede iç kulaktaki sıvı dönme eyleminden etkilenmez ve saatlerce dönülebilir. İşte bungee jumpingde halatın sizi çekmesiyle vücudunuz savrulurken iç kulaktaki bu sıvı da hâliyle dönüyor. Bu da bir baş dönmesi yapıyor. Sizi aşağı indirdiklerinde başınızın dönmesine bir de vücudunuzdaki kimyasal salgıların varlığı eklenince sarhoş gibi oluyorsunuz. Bilinçli bir sarhoşluk. Ve de bağımlılık yaratabilecek bir sarhoşluk.
Atlama kulelerinin çoğunda iki kişi aynı anda da atlanabiliyor. Eğer çift kişi atlayacaksanız midesi sağlam
olan bir partner seçmenizi tavsiye ederim. Ve atlayış öncesinde tıka basa yemek yememeiş olmanız sizin hayrınıza. Ani değişim yüzünden bulantı bazı kişilerde kusma olarak da yansıyor. Tabii midenizde bol sıvı olmaması da fena olmaz. Son önerim ise kuzu kuzu atlamamanız. Zaten çoğu kişi nara atarak ya da bağırararak atlıyor. Sessizce atlamak yerine bağırmanın birkaç faydası var. Birincisi, bağırarak suni bir öfke ve kızgınlık yaratmak, vücudunuzdaki artan adrenalin oluşturduğu nabız artışını bir nebze olsun azaltıyor. Sessiz şekilde atlayanların tepkileri ise sonradan ortaya çıkıyor. Kimisi aşağı indiğinde zangır zangır titriyor oluyor, kimisi ağlıyor kimisi de aynı tepkisizliğe devam ediyor. Ama bir şekilde vücuttaki o adrenalinin yarattığı etki patlayarak çıkıyor; önemli olan o patlamayı o an yaşamak. Bu yüzden suni bir öfke yaratmanızı şiddetle tavsiye ederim. Üstelik cesaret de veriyor insana. (Yorum yazmak için tıklayın)
Ekleyen: Murat Kefeli | (Şikâyet et)
Bungee jumping için artık eskisi kadar az seçenek yok. Büyükşehirlerin neredeyse tamamında bu aktivite bir şekilde yapılıyor. Genelde üniversitelerin bahar şenliklerinde vinçten atlanarak yapılıyor. Atlama yüksekliği otuz metreden kırk beş veya yetmiş metreye kadar ulaşabiliyor. Yüksekliği kabaca hesaplamanız için örnekleyeyim, evlerin zemin ve tavan arasındaki yükseklik iki buçuk metre ile üç metre arasında değişir.
Kör olmanın bungee jumpinge tek bir faydası var o da yerden yükseldikçe mesafeyi görüp tırsmıyorsunuz. Bu aktivitede yukarı çıkan kişi sayısı ile atlayan kişi arasında bir dengesizlik vardır. Çünkü çoğu kişi tepeye çıkınca vazgeçer. Yukarı çıktığınızda ayak bileklerinizden lastikimsi bir iple bağlanıyorsunuz. Paket lastikleri olur ya? İşte o lastiklerden yüzlercesinin bir araya gelerek bir halat oluşturulduğunu düşünün. Bu halat güvenli bir biçimde size bağlanıyor. Bu konuda farklı yöntemler bulunuyor. Kimi yerde ayak bilekleri çevresine kimi yerlerde ayak bilekleri ve bel çevresine kimi yerlerde ise bir tulum gibi giyilebilen bir kıyafetteki özel alana bağlanıyor. Tabii atlayış öncesinde tartılıyorsunuz. Böylece bağlanan ipin esneme payı hesaplanıyor ve atladığınızda kafa üstü yere çakılmanız engelleniyor.
Size bağlanan lastikimsi halat atlayış yaptığınız yerdeki rüzgâra ve diğer etkenlere göre ya serbest bırakılıyor ya da bir makinedan salınıyor. Yani şu şekilde anlatayım, size ipi bağladıktan sonra serbest düşüş yapacağınız otuz metrelik ip de ya binçten aşağı sarkıtılıyor ya da vinçin tepesindeki bir makaraya sarılı oluyor. Siz atladığınız anda makaradaki ip boşalıyor. Serbest düşüşte ip aniden gerilmiyor. Yani belinizin küt diye kırılma olasılığı veya bacağınızın yerinden çıkma ihtimali bulunmuyor. Düşüş hızınız vücudunuzun ağırlığına göre değişiyor.
Eğer matematiğiniz iyiyse vücut ağırlığınızı Einstein emminin teorisine uygun şekilde formüle ederek düşüş hızınızı bulabilirsiniz. Ben tam emin olmasam da muhtemelen vücut ağırlığınıza yakın bir hızla düşüyorsunuz. İpin esnememiş olan uzunluğu tükenene kadar aynı hızda düşmeye devam ediyorsunuz. Esneme başladığı anda ise gerilen ip sizin hızınızı düşüren bir etkene dönüşüyor. Seksen km hızla düşerken 75'e 70'e 65'e gibi kademe kademe yavaşlıyorsunuz. Peki ya sonra?
hah, işte sonra dünyanız ters düz oluyor. Çünkü sizi yavaşlatan bir etkene dönüşen lastikimsi ip esneyebileceği en son noktaya ulaştığında bu sefer çekici bir etkene dönüşüyor ve yukarı doğru vücudunuzun ağırlığının yaklaşık yüzde atmışı kadar bir hızla tekrar çıkıyorsunuz. Ve tabii ipin çekmesiyle oluşan ivme tükendiğinde tekrar serbest düşüş yapıyorsunuz. Ve bu olay ortalama 4-5 kez tekrarlanıyor. Ve en sonunda artık ipin esneyecek veya yukarı çekecek bir hâli kalmadığında sizi genelde aşağı zemine sarkıtıyorlar.
"Bungee Jumping ne kadar güvenli?" sorusuna gelelim. Ben Antalya'da yaşıyorum. Yamaç paraşütü yaparken düşüp boynunu kıranı, tekne paraşütü yaparken kayışların kopması yüzünden suya çakılıp öleni, rafting yaparken boğulup ölen kişilerin haberlerini gazetelerde okudum. Ama bugüne kadar hiç bungee jumping yaparken kafa üstü çakılıp ölen bir kişinin haberini okumadım.
Açıkçası atlayışın insana verdiği hissi anlatmak oldukça güç. Vince veya kuleye çıkarken artmaya başlayan adrenalin ayaklarınızdan bağlanırken ve atlama platformuna geldiğiniz anda tavan yapıyor. O an güvende olduğunuzu bilmenize rağmen çok ince bir çizgi
üstünde olduğunuzu hissediyorsunuz. Rüzgârın şiddeti de açıkçası insanı oldukça ürkütüyor. Gören kişiler o anda genelde aşağı bakamıyor. Kendinizi hazır hissettiğinizdeyse kendinizi boşluğa bırakıyorsunuz. İnanılmaz bir heyecan ve kalp atışı ile o an insan hiçliği resmen hissediyor. Çok kısa bir süre için hiçbir şeyin önemi kalmıyor. Aşağıya ilk düştüğünüzde içinizde oluşan boşluk duygusu bir an sizi ters düz ediyor. Hani uçaklar kalkarken ani bir boşluk oluşur ya içinizde? Benzer bir his uyanıyor. Zemine yaklaşırken ipin gerildiğini hissediyorsunuz. İkinci kez yükselirken durum atlama anından daha garip oluyor. İnsan vücudundaki dengeyi iç kulaktaki bir sıvı sağlar. Başınızı aniden çevirdiğinzde ya da benzer bir durumda başınızın fırıl fırıl dönme nedeni de budur. Hatta semazenler, dönerken başlarını bu yüzden kırk beş derece açıyla eğik tutarlar. Bu sayede iç kulaktaki sıvı dönme eyleminden etkilenmez ve saatlerce dönülebilir. İşte bungee jumpingde halatın sizi çekmesiyle vücudunuz savrulurken iç kulaktaki bu sıvı da hâliyle dönüyor. Bu da bir baş dönmesi yapıyor. Sizi aşağı indirdiklerinde başınızın dönmesine bir de vücudunuzdaki kimyasal salgıların varlığı eklenince sarhoş gibi oluyorsunuz. Bilinçli bir sarhoşluk. Ve de bağımlılık yaratabilecek bir sarhoşluk.
Atlama kulelerinin çoğunda iki kişi aynı anda da atlanabiliyor. Eğer çift kişi atlayacaksanız midesi sağlam
olan bir partner seçmenizi tavsiye ederim. Ve atlayış öncesinde tıka basa yemek yememeiş olmanız sizin hayrınıza. Ani değişim yüzünden bulantı bazı kişilerde kusma olarak da yansıyor. Tabii midenizde bol sıvı olmaması da fena olmaz. Son önerim ise kuzu kuzu atlamamanız. Zaten çoğu kişi nara atarak ya da bağırararak atlıyor. Sessizce atlamak yerine bağırmanın birkaç faydası var. Birincisi, bağırarak suni bir öfke ve kızgınlık yaratmak, vücudunuzdaki artan adrenalin oluşturduğu nabız artışını bir nebze olsun azaltıyor. Sessiz şekilde atlayanların tepkileri ise sonradan ortaya çıkıyor. Kimisi aşağı indiğinde zangır zangır titriyor oluyor, kimisi ağlıyor kimisi de aynı tepkisizliğe devam ediyor. Ama bir şekilde vücuttaki o adrenalinin yarattığı etki patlayarak çıkıyor; önemli olan o patlamayı o an yaşamak. Bu yüzden suni bir öfke yaratmanızı şiddetle tavsiye ederim. Üstelik cesaret de veriyor insana. (Yorum yazmak için tıklayın)
Ekleyen: Murat Kefeli | (Şikâyet et)
Bence tam tersine kör olmanın hiçbir faydası yok ya da bende yükseklik korkusu var. Çünkü yükseldikçe sardı korkular. Ben alanyada denize kıyısı olan ama yüksek bir yamacın eteğine kurulmuş bir akuaparkın içinde yaptım. Önce sağ ve sol ayak bileklerime bezden süngerden olmak üzere ne buldularsa doladılar. Ardından her iki bileğime de kemer bağladılar. Doladıkları zımbırtının arkasında kancalar vardı. O kancalara yukarıda bahsedilen lastik halatı geçirdiler. Üzerime de tekne paraşütü yaparken giydirdikleri, kuşaklardan oluşan tulum gibi bir şey giydirdiler. Bunu giyince, belimizin ve karnımızın orada iki yeni kancanız daha oluyor. Belinizdeki kancaya da başka bir lastik halat takıyorlar. Bu, emniyet halatıymış. Bu halatın normal şartlarda devreye girmediğini söylediler. Ancak ayağa bağlanan halat koparsa bu halat bizi devralıyormuş. Endişe ve hatta korkularım gitsin diye bütün bağlanan aparatları iyice inceleyip tüm sorularımı sorarak görevlilerin sabır sınırlarını epeyce zorladıktan sonra ki buna fazlasıyla alışık olduklarını düşünüyorum; Küçük küçük adımlarla asansöre bindiriyorlar. Asansör denilen şey bildiğimiz bir asansör deği tabi ki. Tavanı ve tabanı var ama etrafında duvarları yok. Duvar yerine Yalnızca 4 tane direk var. Tabanı, tavanına göre atlama yapılacak yöne doğru biraz daha uzun. Asansöre bir görevliyle biniliyor. Önce görevli arkadaş asansöre binip direklerin arasına yerleşip kendisini güvenlik kemeriyle asansöre sabitliyor. Biz de tabanın uzayan kısmında yüzümüz görevli arkadaşa dönük bir şekilde duruyoruz. Ellerimizle direklerden tutunuyoruz. Sağ ya da sol el bileğimize de bir tane kamera bağlıyorlar. Kamerayı avcumuzun içinde yüzümüze dönük bir şekilde tutarak atlarken kendimizi çekebiliyoruz. Karnımızın orada bulunan kancadan bizi de güvenlik kemeriyle asansöre bağlıyorlar ve asansör yükselmeye başlıyor. benim gittiğim yerde 70 metreden atlatıyorlardı. Atlama yapılacak yüksekliğe ulaşmak için asansör yükseldikçe akuaparktan gelen sesler uzaklaşıyor rüzgarın şiddeti ve sesi ise artıyordu. Tepe noktasına ulaşınca görevli arkadaş hazır olup olmadığımızı soruyor; evet dersek karnımızın oradaki kancaya bağlı olan güvenlik kemerini çıkarıyor. Direkleri bırakıp, küçük adımlarla yüzümüzü, atlayacağımız yöne, sırtımızı da görevli arkadaşa dönüyoruz. Direkleri bıraktığımız için dengemiz bozulmasın diye görevli arkadaş bizi sırtımızdaki kancadan tutsa da artık iş ciddileştiği için dizlerimizn titremesine engel olamıyoruz. Bu arada belirtmek gerekir, ücreti başta alıyorlar ve asansörün tepesindeyken korkup, atlamaktan vazgeçersek iade etmiyorlar. [Açık ağızlı gülümseme] Tam bu noktada; burası neresi, ne yapıyorum ben şeklindeki soruları aklımızdan uzak tutup işin keyfini çıkartmaya çalışmak gerekiyor. Yoksa Geçen her saniye insanın cesareti azalıyor. Atlarken havada alınması gereken pozisyonu ayrıntılı olarak tarif ediyorlar. dizleri hafifçe kırıp, kolları yana açıp, biraz öne eğik durmak gerekiyor. Bana bu şekilde tavsiye ettiler. Görevli arkadaşın talimatı üzerine çok küçük adımlarla asansör tabanının uç kısmına yaklaşıyoruz. Görevli, geri sayıyor ve sırtımızdaki kancayı bırakıyor. ileriye doğru zıplayarak kendimizi boşluğa bırakıyoruz. Havada çok ciddi bir hıza ulaştığımızdan rüzgarın direnciyle karşılaşıyoruz ve aşağıdaki sesler yakınlaştıkça yere yaklaştığımızı hissedebiliyoruz. Hem görsellik hem de güvenlik nedeniyle düşüş tam havuza doğru yapılıyor. Halattaki gerilme bitip de tekrar ayaklarımızdan yukarıya çekilince ister istemez atlarken aldığımız pozisyon bozuluyor; başaşağı geliyoruz. 5 6 kere bu şekilde yükselip düştükten sonra havada baş aşağı asılı kalıyoruz; yavaşça yere indiriyorlar. Ayağa kalkmama izin vermedikleri için yaklaşık bir dakika yerde oturarak elime tutuşturulan bir bardak suyu içip etrafıma adapte olmaya çalıştım. Bu arada ben atlarken, hiçbir ayrıntıyı kaçırmamak için özellikle tavsiye edilmesine rağmen bağırmadım . hatta iyice etrafıma kulak kesildim. Atladığımda akuaparktaki turistlerin alkışlarını ve çığlıklarını duymak da havadayken hoş bir sürpriz oldu.
son bir ekleme yapmak istiyorum. ben sağ elimde tuttuğum kamerayla atlayış esnasında yüzümü çektim ama aşağıda bekleyen birisine iphone'umu verip aşağıdan da atlayışı vidyoya çektirmediğime bin pişmanım. bir de asansör zirvedeyken, tam atlayacağım sırada, kamerayı atlayacağım yere doğru çevirip aşağı tarafı çekmediğime üzülmüyor değilim. Lunaparklardaki en heyecanlı oyuncakların bile sağlayamayacağı bu keyfi ve adrenalini herkese şiddetle tavsiye ederim. (Yorum yazmak için tıklayın)
Ekleyen: Guven | (Şikâyet et)
son bir ekleme yapmak istiyorum. ben sağ elimde tuttuğum kamerayla atlayış esnasında yüzümü çektim ama aşağıda bekleyen birisine iphone'umu verip aşağıdan da atlayışı vidyoya çektirmediğime bin pişmanım. bir de asansör zirvedeyken, tam atlayacağım sırada, kamerayı atlayacağım yere doğru çevirip aşağı tarafı çekmediğime üzülmüyor değilim. Lunaparklardaki en heyecanlı oyuncakların bile sağlayamayacağı bu keyfi ve adrenalini herkese şiddetle tavsiye ederim. (Yorum yazmak için tıklayın)
Ekleyen: Guven | (Şikâyet et)
Önceki İpucu: Paten veya Buz Pateniyle Kaymak | Sonraki İpucu: Körcül Şekilde Oynanan Futbol ve Kuralları